Atasözleri Tanımı

Bir fikri, öğüdü daha çok mecaz yolu ile kısa ve kesin olarak anlatan, eskiden beri söylenegelmiş özlü sözlere atasözü denir. Daha geniş tanımı ile atasözü, "atalarımızın uzun gözlem ve tecrübeler sonunda vardıkları hükümleri hikmetli düşünce, öğüt ve örneklemeler yolu ile veren; birçoğu mecazi anlam taşıyan; yüzyılların oluşturduğu biçimle kalıplaşmış bulunan; daha çok sözlü gelenek içinde nesilden nesile geçerek yaşayan, anonim nitelikteli özlü söz"dür. (Bkz. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, C.1, Dergah Yayınları, İstanbul 1977)

Açıklamalı Atasözleri Sözlüğü

Atasözleri genel anlamda birçok konuyu esas aldığından dolayı farklı kriterlerde ancak farklı mecazi anlamlar kullanılarak söylenmiştir. Bu konuda örnek verilmesi gerekirse : Yardımlaşma ve buna bağlı olarak tutumluluk ile ilgili atasözleri kişileri uyarıcı nitelikte olmakta, temizlik veya sağlık gibi atasözleri ise kişileri bir başka oluşa yönlendirip, düşündürecek yapıda olmaktadır.

Çin atasözleri gibi deyimler, beyitler gibi olmayan dostluk ve dayanışma konulu türk atasözleri ise çoğu zaman kişileri indirgeyici hatta aşağılayıcı sonuçlara bağlanarak söylenmiştir. Burada kişiler daha önce bunların yaşandığını hemen kafasında canlandırarak, gereken ilgi ve önemi ilgili atasözü içerisinden hemen alır.

Tasarruf, korku, dostluk niteliğindeki diğer atasözleri ise farklı değildir. Sonuç olarak atalarımızın (ata olarak benimsediğimiz insanların) yaşayış ve tecrübelerini günümüzde kullanmakta olduğunuz bu sözler ile yaşantımıza uydururuz, özlü, hatasız hayat yaşamak için her zaman örnek alırız.

Özdeş Niteliğindeki Atasözleri

Şuan ilgilenmekte olduğunuz Türk atasözleri sözlüğü size en doğru açıklamayı sunmamış olsa dahi gereken atasözümüz hakkında bilgi kazanmanızı hedefler.

Özdeş anlamlı olarak kullanılan birçok atasözü gerçek olan hayatta düşülmemesi gereken hataları belirtirken konu kapsamayacak şekilde, zamanı buna göre ayarlanmış olarak söylenmiştir. Cümlenizde yada örneklerinizde kullanırken, konu ile alakası hiç bulunmasa bile ilgili konu hakkında fikirler uyandırır, karşınızdaki kişiye doğru anlamasını sağlamak amacıyla örneklendirme görevi yapmış bulunur. Anonim olmaları, atasözleri kelimesinin anlamını özdeş olarak lugat açısından doğrular; teyid eder.

Atasözleri Özellikleri

Atasözleri; mani, türkü, masal gibi edebi bir tür olarak bağımsız varlığa sahip değildir. Atasözleri ya folklör türünden metin içinde yada günlük konuşmalarda geçer. Ancak dili süsleyen tek sanat unsuru olduklarından onları birtek araya toplayıp ayrı tür gibi incelemek ihtiyacı duyulmuştur.

Atasözlerini, biçim ve içerik olarak, günlük konuşmalardan ayıran özellikler vardır : Anlatımda açıklık, özlülük, anlatım tonunda kuruluk. Şiirlerle sadece sağduyu yönünden ilişki kurar. Bundan dolayı bazı atasözleri ölçülü ve kafiyelidir. Bu unsurlar, özellikle akılda daha iyi kalması için kullanılmıştır.

Türk atasözlerinin bütünü yapı ve görev yönünden aynı grupta toplanamaz. Bu yüzden atasözlerimizi şöyle sınıflandırabiliriz :

Atasözlerini söyleyiş yönünden de birbirinden ayırmak mümkündür : Nazım ögesi taşıyanlar, nesir olanlar. Nazım ögesi taşıyan atasözleri arasında tam mısra yada beyik görünümünde olanlar vardır : Gönül düştü kediye, kedi benzer kadıya (duduya).

Türkler sözlü edebiyat dönemindeyken, kahramanlık hikayeleri devrinde atasözleri düşünceyi desteklemek amacıyla yanlız başlarına kullanılmıyor, metnin başına yada sonuna bağlı bulunuyorlardı. Kimi zaman aynı anlamdaki atasözlerinin yanyana kullanıldıklarıda olurdu. Oğuz ve Kırgız destanları bu tür örneklerle doludur. Bugün bile anadoluda hikaye anlatanlar bunlardan faydalanırlar. Elimizdeki en eski Oğuz metinleri Dede Korkut masallarıdır.

Ülkemizde atasözleri üzerine pek çok inceleme, derleme çalışması yapılmıştır.

Deyimler ile atasözleri arasında biçim, mecazi anlam yönünden benzerlikler vardır. Deyimler, cümle içinde kullanılarak söz arasında yer alırlar. Atasözleri ise kendileri cümle yapısındadır; bağımsız olarak kullanılabilirler. Deyimler ile atasözlerini birbirinden ayırmak için şu noktaya dikkat edilmelidir : Deyimler hüküm anlamını taşımazken, atasözleri - fiil almasalarda - hüküm ifade ederler.

Özdeyişler ile atasözleri arasında şu fark vardır. Özdeyiş (vecize)lerin söyleyenleri bellidir, atasözleri ise anonimdir, söyleyenleri belli değildir.

Atasözü Nedir?

Atasözü bir milletin veya ırkın tecrübelerinin daha önce yaşanarak teyid edilmesi ile, kişiden kişiye göreceli olarak değişmeyen, olayın aslını, fiilini, anlatmak istediğini temsil eden cümlelerdir. Belirli bir yargıyı içeren atasözü kavramlarının kim tarafından ne zaman söylendiği ise meşhuldür. Bu sebeple kalıplaşmış halde bulunurlar. Hiçbir kelimesi yada yapısı değiştirilemez, asıl olarak kullanıldığı gibi eş anlamlı kelimeler ile dahi kullanılmazlar.

Bu kavramlar yaşanan olayların sonuçlarına bağlı olarak ilişkilendirildiği için günümüzde de aynı mana yada direk anlam için sorunsuzca kullanılabilirler. Atasözü genel olarak bir olayın sonucunu kısaca anlatmaya yeterlidir. Bu sebeple yaşanan olayların sonunda değil öncesinde de öğüt vermek maksadıyla atasözleri kullanılabilmektedir.

Türk milletinin kendi kimliğine has ilk atasözü kitabı, İstanbul Fatih`teki Millet Kütüphanesi`nde bulunan “Teshil” adlı tıp kitabının en sonuna eklenmiş el yazısı ile kaydedilen bir risalede yer almaktadır. Toplam 698 adet atasözü olup; yazılış tarihi itibariyle hicri takvimin 885 yılı, miladi takvimin ise 1420 yıllarına denk gelmektedir.

Atasözü Anlamları İçin Örnekler

Atasözleri ve Anlamları

Yüzlerce yıldır Türk ataları tarafından denenerek yaşanan birtakım olayların ardından söylenen tüm atasözlerinin anlamları, bir vecizeyi ifade ederek yola çıkar. Eski Türkçede "Kelamıkibar" diye bahsedilen ancak günümüzde "Darbimesel" yada "Aforizm" olarak anılan birçok anlamın günümüzde hala insanoğluna öğüt verici olması inanılmaz değil, çok kültürlü millet olduğumuz anlamını ifade etmektedir. Türk atasözleri kafiyeli olduğu kadar, kişileri aklında kalıcı niteliğe de sahiptir. Fakat çoğu zaman eski Türkçe içinde kullanılan kelimeler barındırdığından anlamlarını sözlük yada sözlüğe benzer ortamdan öğrenmediğimiz sürece atasözlerinin anlamları askıda kalabilir, farklı yorumlara bürünebilir.

Eski Türkçe içindeki eş anlamlı kelimelerin atasözleri içinde kullanılmasına benzer olarak deyimler de örnek verilebilir. Deyimler komple cümle değil herhangi bir muhabbet veya konuşma esnasında cümle içinde kullanılabilecek, kullanıldığında anlam katabilecek niteliktedir. Atasözlerinin anlamları bu yüzden tek başlarına ifade zorluğu çekmeksizin insanlara nüfus eder; ilgili yaşantının kişilere anlatılmasını kolaylaştırır.

Cinsiyet Ayrımlı Atasözlerinde Kadın ve Erkek Kimliği

Tasvirî nitelikteki bu araştırmada Türk atasözleri kadın / erkek kimliği açısından incelenmiş mevcut atasözlerinden hareketle kadın / erkek profili ortaya konulmuştur. Çalısmada atasözlerimiz de kadın kavramı ve özelliklerinin erkekten daha ayrıntılı ele alındığı ancak kadınla ilgili olumsuz ifadelere daha fazla yer verildiği tespit edilmiştir. Sonuç kısmında ise çelişkili ifadelere dikkat çekilerek bu durumun eğitimde önemli sorunlar yarattığına değinilmiştir.

Anahtar kelimeler : Türk Atasözleri, Atasözlerinde Kadın Kimliği, Atasözlerinde Erkek Kimliği, Atasözleri Cinsiyet Ayrımı, Atasözlerinde Kimlik, Kadın Atasözleri, Erkek Atasözleri

Atasözleri İçinde Kadın Kimliği

Toplumun temelini oluşturan ailenin kurucusu kadın yada erkeğe yüklenen değer yargıları sosyolojik manada önemlidir, bunlar araştırılmaya değer özellikler taşımaktadır. Geçmisten günümüze değişkenlik gösteren bu degerler mesela İslamiyet öncesi atlı göçebe kültürü ile günümüz iletişim, bilgi toplumunda aynı nitelikleri taşımamaktadır. Bu hususta Kadın Ansiklopedisinde (1984:403) şu ifadeler yer almaktadır.

"İslamiyetten önceki atlı-göçebe medeniyeti döneminde teşekkül eden destan yada efsanelerde kadın bu devrin ideal erkek tipi olan Alp tipine benzer. Kadın da erkek gibi ata biner, ok atar, kılıç kullanır veya gerektiginde düşmanla kahramanca savaşır. Bu eserlerde kadın yerleşik medeniyet dönemlerinde teşekkül eden edebiyatlarda olduğu gibi haz veyahut aşk konusu değildir."

Zamana, siyasi, idari yapılanmaya, kültürel değişime yada ekonomik koşullara dayalı olarak farklılıkların gözlendiği günümüz toplumunda geleceğe yönelik birtakım uygulamalara kaynaklık etmesi bakımından tasviri nitelikteki çalısmalara da ihtiyaç duyulmaktadır. Sosyal, siyasal yapılanmaların yanında basın, yayın organlarının da yönlendirmeye çalıştığı, istismar edilen, bazen de kasıtlı olarak yıpratılmaya çalışılan kadın ve erkek kimliğinin şüphesiz zaman içerisinde birtakım değer değişimlerine uğraması göz ardı edilemeyecek bir gerçektir.

Kadın kavramıyla ilgili olarak dünya atasözleri üzerine bazı çalışmalar yapılmakla beraber edebiyatımızda Türk atasözleri kadın veya erkek kimliği ile nitelikleri yönünden ayrıntılı şekilde birer incelemeye tabî tutulmamıştır. (Bu hususta şu iki çalışma tespit edilmiştir : Candan Selek "Atasözlerinde Kadın", Türk Folklor Araştırmaları, Sayı 143, Cilt 6, İstanbul, Haziran 1961; Hatice Bektaş, "Çeşitli Ulusların Halk Edebiyatlarında "Kadın"la İlgili Ata Sözleri", Türk Dili, Sayı 523, Ankara, Temmuz 1995.)

Geçmişimizin bir nevi hafıza, değer kaydı olan atasözlerimizde erkeğin dünyasında, anne, kız kardeş, eş, sevgili olarak görünen karşıt cins kadını nitelemek için başlıca şu kelimelerin kullanıldığını görüyoruz: Kız, kadın, avrat, karı, hanım, hatun, yar, güzel, dişi, dilber. Nikahlı kadın anlamına gelen Arapça zevce kelimesi, ayrıca Arapça karı koca manasına gelen zevc (Doğan, 1999:729) ise atasözlerimiz de hiç kullanılmamıştır. Ayrıca içinde kadınlarla ilgili kelimelerin geçtiği yüzlerce atasözümüz, bunlarında anlamları vardır. Yine cinsiyet açıkça belirtilmese de "Çocuk seversen beşikte, koca seversen döşekte", "Erine göre bağla başını, tencerene göre kaynat aşını", "Erkegini ögren, sonra evlen." gibi atasözlerinin muhatabı da kadındır. İçinde kadın yada erkek kelimeleri geçmesine rağmen bazı atasözleri konumuzla doğrudan ilgili olmadığı için değerlendirmeye tabi tutulmamıştır.

Atalarımızdan Gelen Kadın Profili

Atasözlerimiz de kızlık çağından itibaren kadının profili şöyle çizilmektedir: Kız daha beşikte iken çeyizi hazırlanmaya başlanır. Kızı olan bahtlıdır ama kız çocuğunun sorunları ve sorumlulukları çok ve çesitlidir. Kızlar giyime ve süse düşkündür. Öyle ki bir evde iki kız olursa her biri bir taraftan aileyi sıkıştırır. Yedi yaşından sonra kızın ayağı yere değer, onbeşinden sonra evlendirilir. Evlenirken kızın uzun saçlısı tercih edilir. Deli kız tercih edilmez çünkü deli gelin olur. Evlenilecek kızın özellikleri sağdan soldan araştırılarak öğrenilir. Kızın soylu ve köklü aileye mensup olmasına dikkat edilir. Kız sevdiğine verilir. Evlenilecek kızın kız olmasına dikkat edilir. Evlenmekte acele eden kız mutlu olmaz. Evlilikte kız erkekten yasça küçük olmalıdır. Mesleği çobanlık olan kimseye kız verilmez. Kız bildiği her şeyi annesinden öğrenir zira ana ile kız birbirinden ayrılmaz bütündür. Annenin evlilik yaşantısı kızına aynen akseder. Kız halasına çeker. Kızın terbiyesinde gerekirse dayaktan kaçınılmaz, aksi takdirde istenmeyen durumlarla karşılaşılabilir. Atalarımızın bizlere aksettikleri konular bu şekildedir ve atasözleri bu şekilde yaşanarak yorumlanmıştır. Kızın bu duruma devam edersek;

Kadın evleneceği erkeği önceden tanımalıdır. Kadının çocuksuz olması hoş karşılanmaz. Bir kadının kız doğurması istenmeyen, erkek doğurması ise istenilen ve övünülen durumdur. Kadın her zaman kocasının çıkarıp attığı çarık gibi terk edilebilir durumdadır. Becerikli olup olmama durumu tamamen kadına bağlıdır. Evi ev eden kadındır ancak kadının geçimini koca sağlar. Kadın erkeğin eşidir, sesi erkeğin kalbine ferahlık verir ve uğurludur. Kadın erkeğine olan sevgisini başkalarının yanında değil yalnız kalınca göstermelidir. Kadın da erkek kadar güçlü ve yüreklidir. Kadın sadıktır ancak asla şımartılmaz. Kadın başkasına emanet edilmez. Kadın evin hem yapıcısı, hem de yıkıcısıdır. Erkeği vezir etmek de rezil etmek de kadının elindedir. İş bilmeyen kadın dile düşer. Ar ve namus iyi kadınlarda bulunması gereken özelliklerdendir. Kadının ömrünün önemli kısmı mutfakta geçer, bu yüzden kadın evinin hem hanımı hem hizmetçisidir. Kadın gerek ev idaresinde gerekse toplumsal hayatta kendisini kocasına göre ayarlar. Bir kadının yalnızca tek kocası olmalıdır. Kocasını saymayan kadın evden uzaklaştırılır. Güzel kadın kocası için tehlikelidir. Çirkin kadın güzel kadından daha beceriklidir çünkü daha az gezer. Hizmetçi veya evlatlık alınan ve ev işlerinde çalıştırılan kadın kültürlü erkek için iyi eş olamaz. İyi kadın kendisini kocasına dövdürmez. Kocasının kıyafeti temiz ve düzgündür. Kadın yapısı geregi eğlenceye düşkündür ve nefsi erkeğinkinden daha kuvvetlidir. Kadın kalbi erkeğe göre daha merhametlidir. Erkekler tarafından saçı uzun aklı kısa olarak nitelenen kadın erkeğe göre daha az akıllı görünmekle beraber daha kurnazdır. Bu yüzden kadından korkmayan yanılır.

Atasözlerimizde "Saçları uzun olduğu için akılları kısa olduğu söylenen (sözde şaka olarak) kadınlara karşıt olarak; saçları kısa olduğu için erkeklerin akıllı oldugğuna inanılıyor. Saçın uzun ya da kısa olmasıyla zeka düzeyi arasında kuskusuz nesnel bağ yoktur.". "Saçı uzun aklı kısa" deyimi ile "kaz kafalı" deyimleri arasında bağ kurulmakta ve her iki deyimde de "bir yandan cinsel yaşamın, bir yandan da o cinsel yaşamla özdeşleştirilen kadının kötülenmesi" ortaya çıkmaktadır (Karabaş, 1999:383).

Haber edinmede kadın güvenilir bir kaynak değildir. Bunun yanında ataerkil Türk toplumunda erkek "evleneceği kadına yada evlendiği karısına değil de kız kardeşine güvenir" (Karabaş, 1999: 277). Kadın aynı zamanda sır saklayamadığı için sırdaş da edilmez. Ancak arada sırada da olsa kadının sözü dinlenmelidir. Kadının eli erkeğin cüzdanına değmez çünkü bereketi gider. Kadın malı ile övünülmez.

Türk toplumunda bugün özellikle kadınların itiraz etmelerine rağmen geleneksel olarak evlenmelerde kadın "alınan", erkek ise "alan" kişidir (Karabaş, 1999:384). Bu yapı geçerliliğini günümüzde hala korumaktadır.

Kadının karşıtı olarak kullanılan erkek kelimesi ile ilgili olarak atasözlerinde cinsiyet ayrımına yönelik kelimeler arasında oğlan, er, ergen, erkeği görüyoruz. Eski nazım ve nesir türündeki metinlerde de erkek karşılığı olarak er kullanıldığını görürüz.

Atasözleri İçinde Erkek Profili

Atasözlerimizde çizilen erkek profili ise şu özellikleri taşımaktadır :

Oğlan (erkek) çocugu huy ve karakter olarak dayıya benzer. Yaratılış olarak erkek çocuğu kız çocuğuna göre daha yaramaz ve haylazdır. Genç erkek doğası gereği hareketli ve canlıdır. Evlat olarak deli de olsa erkek çocuk tercih edilir.

Baba mesleği erkeğe mirastır. Erkek ne öğrenirse babasından, dedesinden öğrenir. Erkek adamın erkek çocuğu olur. Erkeğin sözüne güvenilir. Cömerttir. Mert olduğu için yüz yüze dövüşür. Yaşlansa da gönlü taze kalır, sevgisi taşkınlığını yitirmez. Yaşlanan erkek değerini kaybetmez aksine daha fazla kabul ve saygı görür. Türk toplumunda esasen erkeklerin yaşlarını açıklamaktan kaçınmak gibi davranışları da yoktur (Karabaş, 1999:334).

Toplumda yiğitlik göstermek erkekliğin şanındandır bu sebeple yapı olarak erkek kadına göre daha serttir. Erkeklik gösteren yiğit ölse de ardında namı ve şanı kalır. Erkeğin sözü merttir. Bekar erkek önüne gelen kıza aşık olur, sorup soruşturmadan evlenmek ister. Bu yüzden kızın kusurlarını göremez. Başkalarının sözünü dinleyen erkek karısını çabuk boşar. Ev ekonomisinde erkek kadın kadar becerikli değildir. Erkeği yoldan çıkaran çoğunlukla kadındır. Erkek kendine güzel yemek yapan kadına bağlanır ve gönlünü verir. Erkeğin nefsi kadınınkine göre daha zayıftır. Erkek toplumsal gücünü kadından alır. Erkekliğin onda dokuzu hile ve aldatmaya, dokuzda sekizi ise kaçmaya dayanmaktadır.

Erkeğe kız veren kimsenin gözü arkada kalmaz. Toplumsal statüsü sebebiyle erkeğin başına her türlü iş gelebilir. Erkek için kadın ve doru at çok önemlidir. Erkeğin saldırısına ancak erkek katlanabilir. Erkek erkeği korur gözetir. Erkek çevresine güven verir. Korkusuzdur. Erkek adam kızını yiğit bir erkeğe vermek ister. Her erkeğin lakabı vardır; o lakapla anılır. Erkek adam arkadaşı için her türlü sıkıntıya katlanır. Erkek yapısı gereği her türlü zorluğa karşı koyabilecek güçtedir. Erkeklik para ile satılmaz. Delikanlı olan erkekten korkmaya gerek yoktur.

Edebiyatımızda genel olarak kadını konu edinen atasözleri çoklugu ile dikkat çekmekte olup erkeğe yönelik atasözlerinin sayısı daha azdır. Atasözleri ile kadının her türlü özelliğini ince teferruatına kadar belirlemeye çalısan Türk toplumu nedense erkek hususunda bu titizligi göstermemiştir.

Kadınla ilgili olumsuz ifadelere karşılık erkek kavramı için genel olarak atasözlerimizde olumlu ifadeler kullanılmıştır. Ancak çelişkili ifadeler de yok değildir. Mesela atasözlerimizde erkeklik kavramı on veya dokuz üzerinden değerlendirilmekte ve "Erkeklik on ise dokuzu hiledir / Erlik on ise dokuzu oyun. Yiğitlik dokuzdur, sekizi kaçmaktır, biri hiç görünmemek" denilmektedir. Erkeğe yüklenen olumlu değer yargısı burada farklı yapıya bürünmektedir. Bu hususta yazılı kaynaklar arasında da birlik olmayışı atasözleri üzerinde araştırma yapmayı güçleştirmekte, dolayısıyla değerlendirme yapmayı da zorlaştırmaktadır. Atasözlerimizde bunun gibi birçok çelişkili ifadeye rastlamaktayız. Mesela "Yüzü güzel olanın huyu da güzel olur" atasözünün yanında "Yüzü güzel olanı değil, huyu güzel olanı sev" şeklinde atasözümüz de vardır (Yılmaz, 2003:127). Atasözlerimizdeki birbirini desteklemeyen bu ifadeler eğitim sahasında da problem yaratmaktadır.

Atasözleri Cinsiyet Profili Kaynakları